Yabancı Yatırımcı, Yeni Merkantilizm (Yeni Sömürgecilik mi?)
- Mehmet Karagül
- 21 May 2020
- 3 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 23 Eki 2023
Hayatımızın büyük bir bölümünü işgal eden ve varlığımızın teminatı olan ekonomi, her ne kadar karmaşık gözükse de üretim, ticaret/paylaşım ve tüketim şeklinde oldukça sade bir yapıya sahiptir. Bu anlamda ivedilikle yoğunlaşılması gereken faaliyetin üretim olduğu muhakkaktır. Üretim sürecinde ise en öncelikli gereksinimleri; insan, bilgi, doğal kaynak ve sermaye olarak sırlamak mümkündür. Ancak ülkemiz de dâhil birçok az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkede yatırım için tek gereksinim sermaye ve o da ancak dışarıdan yabancı sermaye şeklinde ülkeye getirilmek zorundadır şeklinde değerlendirilmektedir!

Sebep ise gayet açık, ülkede yeterli sermaye birikimi bulunmuyor, yatırım için para basarsan da enflasyon patlar! Bu noktada bütün okurlarımdan hâlihazırda iktisat adına öğretilenlerle değil, basit akli bir analiz ile söyleyeceklerimi değerlendirmeleridir. Soruyorum; bu ülkeye yatırım için gelecek yabancı para ile yine aynı yatırımda kullanılmak üzere basılacak Türk Lirası’nın doğuracağı enflasyon etkisinde ne tür bir fark olabilir? Hepimiz kabul etmek zorundayız ki ister yerli isterse yabancı paranın kullanılacağı alan aynı olduğuna göre doğuracağı enflasyonist etkinin farklı olması mümkün değildir.
Öncelikle kendi ülkesinde azalan sermayenin marjinal karlılığı, ücretlerin yüksekliği, aşırı çevre duyarlılığı ve pazarın daralması nedenleriyle, bu konuların her birinde çok daha avantajlı şartlara sahip azgelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde yabancı sermayedarın, yatırım yapma konusunda son derece arzulu olduğu muhakkaktır. Bu şartlarda yatırımın finansmanı için milli kaynak oluşturmak yerine yabancı sermaye sahibini birçok ekstra ayrıcalıkla yatırım için ülkeye çekmeye çalışmanın, ilgili ülkeye herhangi bir faydasından çok daha fazla zararı olacağı dikkatlerden kaçmamalıdır.
Hal böyleyken bu yatırımlar sanki bizim gibi ülkelerin ekonomik ve sosyal kalkınmasının teminatıymış gibi sunulması tam bir öğretilmiş zekâ halidir! Bu bağlamda birkaç noktaya değinmenin konunun anlaşılırlığına katkı sağlayacağı muhakkaktır. Kullanılan doğal kaynaklar, kirletilen çevre ve çalışanlar hep yerli ve milli iken, yapılan yatırımın mülkiyeti ve oluşan kar ise yabancıya aittir. Ayrıca paranın sahibi yabancı olunca onun satın aldığı her şey haliyle yerli vatandaşın elinden yabancıya geçmiş olmaktadır. Dolayısıyla ülke vatandaşı fakirleşirken bu ülkedeki yabancıların refah düzeyi yükselmektedir.
Özellikle az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelere neo klasik iktisat öğretisi gereğince dayatılan sıkı para politikası yaklaşımı, gelişmiş ülkelerin yayılmacı politikalarının en önemli aracı olan parasal genişlemeye alan açma projesi olduğunu göz ardı etmek mümkün değildir. Çünkü ülkeler için egemenliğin asıl göstergesinin bayraktan evvel para olduğunu ifade etmek zorundayız. Dikkat edilmesi halinde görülecektir ki bir ülkenin parası hangi coğrafyada geçiyor ve kullanılıyor ise söz konusu ülkenin sözü de aynı coğrafyada mutlak anlamda olmasa da belli ölçüde geçtiği görülecektir.
Bu noktada azgelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde bir yandan sıkı para politikası uygulanırken, diğer taraftan yabancı sermayeyi/parayı ülkeye çekme çabasının, tam bir paradoks oluşturduğu dikkatlerden kaçırılmaması gereken bir konudur?
Kabul etmek zorundayız ki enflasyon kaygısı ile milli para basarak yatırım yapmak yerine, yabancı sermaye ile ülkede yatırım yaptırılması, bir taraftan mülkiyetin yabancılaşmasına, diğer yanda da yatırımla ortaya çıkacak gelirin de ülke dışına çıkacak olması sebebiyle ülke insanının her geçen gün biraz daha fakirleşmesine neden olacağı muhakkakttır. Hâlihazırda gerçekleştirilmekte olan yabancı sermayeli yatırımların, Merkantilist dönemdeki uygulamaların geliştirilmiş yeni versiyonu, diğer bir ifade ile yeni merkantilizm anlayış olduğunu ifade etmek mümkündür. Çünkü o dönemde sömürgeci Batı ülkeleri azgelişmiş ülkelerden ham madde ve işgücünü kendi ülkesine nakletmek suretiyle ucuz üretimlerini gerçekleştirip, söz konusu ürünleri tekrar ilgili ülkelere altın karşılığında satıyorlardı. Şimdiki uygulama ise ham madde, işgücü ve mamul malların taşıma giderlerinden kurtulmak için üretim tesislerinin ucuz ham madde ve işgücü ile pazarın olduğu ülkelere taşımaktan ibarettir.
Yatırım için yabancı sermaye yerine milli para basalım derken, şu ayrıntının dikkatlerden kaçırılmaması gerektiğinin de bilinmesini isteriz. Dış ödemelerde yabancı paraya/dövize olan bağımlılık mutlak bir gereklilik olduğu muhakkaktır. Ancak bizim kastımız iç piyasada kullanılan yabancı para içindir. Bilinmeli ki iç piyasada kullanılan her bir yabancı para için bu toplum sürekli kullanım ücreti olarak dışarıya faiz ödemektedir.
Toplum nezdinde ülkeye yabancı yatırımcı geliyor ise gelişiyoruz algısı pekte masum olmayan bu modern sömürge planının acı yönlerinden sadece bir tanesi. Her alanda tamamen yerli ve milli üretim yapabilmemiz ümidiyle...
Ellerinize sağlık kıymetli hocam.
Azgelişmiş/Gelişmekte olan ülkelerde, enflasyona neden olan unsurlardan biri de "yabancı yatırımlar" olarak görülüyor. Sanırım enflasyonu bile ithal ediyoruz. Teşekkür ederiz hocam. Yeni web sayfanız hayırlı olsun, sağlıklı günler dilerim.