top of page

Küreselleşen mi, yoksa Küreselleştirilen miyiz?

  • Yazarın fotoğrafı: Mehmet Karagül
    Mehmet Karagül
  • 20 May 2020
  • 3 dakikada okunur

Güncelleme tarihi: 27 Eki 2023

Eski Türkçe cihanşümul, yeni Türkçe küresel, İngilizce kökenlisi globalleşme olan ve son yıllarda Dünya’nın aldığı yeni yapıyı anlatmaya çalışan bu kavramlar, günümüzde çok sık kullanılmasına rağmen toplum, kavramın ve olgunun gerçek anlamından oldukça uzak gözükmektedir.



Dünyada her varlığın, düşüncenin ve olayın, mutlaka değişik tonlarda müspet ve menfi yönlerinin bulunduğu bir gerçektir. Dolayısıyla hiçbir olgunun mutlak doğru ve yanlışlardan oluşması mümkün değildir. Bu nedenle, üzerinde çok yönlü tartışmalar yapılan, küreselleşmeyi de aynı doğrultuda değerlendirmek zorundayız.


Küreselleşme karşıtı olmak ya da savunmak bir yana, küreselleşme sürecini bütün boyutlarıyla iyi tahlil ederek, olumsuzluklarına karşı önlem alırken, fırsatlarını değerlendirebilmek için hazırlıklı olunması gerektiği kanaatindeyiz. Küreselleşme olgusu yansız bir kavram olup genel anlamda; küre üzerindeki her türlü iletişim ve ulaşım imkânlarının artması, buna bağlı mal, hizmet ve finansal sermayenin hareketliliğinin çoğalması, üretim ve tüketim kalıplarının benzeşmesi ile kültürel etkileşimin yoğunlaşması şeklinde tanımlanabilir.


Ancak yaşanan bu sürecin homojen bir yapıda olduğunu söyleyebilmek olası değildir. Çünkü yaşanan küreselleşme sürecinden en üst düzeyde faydalanma çabasında olan etkin merkezlerin, her türlü hâkimiyet alanını genişleterek, küreselleşmenin doğurduğu fırsatları menfaate çevirdikleri görülmektedir. Lakin “Dünya küreselleşiyor” ya da “Küreselleşiyoruz” ifadelerinde Dünyadaki bütün insanlığın aynı ölçüde ve etkinlikte küreselleşme eyleminde rol aldığı ya da etkilendiği vurgusu bulunmaktadır.


Ancak küreselleşme hakkındaki söz konusu bu ve benzeri bütün pozitif söylemlere rağmen, böyle homojen bir etkileşimin ve paylaşımın gerçekte olmaması, bütün tartışmaların temelini teşkil etmektedir. “Yoğun kütlenin, hafif kütleye doğru hareket etmesi ya da onu baskı altına alması” şeklindeki en basit fizik kuralının, sosyal bilimlerde de geçerli olduğunu söylemek mümkündür.


Nasıl ki ortadan ikiye bölünmüş bir havuzdan dolu olandan boş olana doğru bir basınç varsa ve ortadaki bölme/engel kaldırıldığında doludan boşa doğru yoğun bir akım gerçekleşiyorsa, bugünkü Dünyadaki küreselleşme hareketi de bundan pek farklı değildir. Üretim miktarı, sermaye birimi, teknolojik birikim, kültürel derinlik ve askeri güç itibariyle azgelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerden kat kat ileride olan gelişmiş ülkelerin sahip olduğu zenginlik, gelişmiş ülkelerden azgelişmiş ülkelere doğru yoğun bir baskının yaşanmasına neden olmaktadır.


Devletler arasındaki sınırların, Neo-liberal politikalarla kaldırılması yada gevşetilmesi, gelişmiş ülkelerden azgelişmiş ülkelere doğru yoğun bir mal, hizmet, sermaye, kültür ve siyasi değerin akmasına yol açmaktadır. Dünyadaki güç dağılımının homojenlikten uzak olması, küreselleşmenin çok yönlü ve karşılıklı değil, tek yönlü bir süreç olarak yaşanmasına yol açmaktadır. Bu da netice itibariyle, Dünya’daki güçlü ülkelerin; kültürel, ekonomik, siyasi ve askeri etkinlik sahasını, kendi alanının dışına taşıyarak, Küre’nin geri kalanına yayılmasına neden olmaktadır.


Böyle bir yapısal değişim, karşımıza etkinlik sahasını genişletenlerden oluşan küreselleşenler ve mevcut etkinlik sahasını daraltmak zorunda kalanların teşkil ettiği küreselleştirilenleri çıkarmaktadır. Bağımsızlığını ilan eden bir ülkenin en temel hakkı olan para basma yetkisi ve bu parayı egemenliğinin bir göstergesi olarak, sınırları içinde kullanması gerçeği ortada iken, aynı coğrafya üzerinde Merkezi ülkelerin paralarının da işlem yapabilir olması, bu ülkelerle egemenliğin paylaşılması değil de nedir?


Benzer şekilde her türlü teknolojik ve sanayi malını gelişmiş ülkelerden ithal etmek zorunda olan ve buna karşılık sınırlı miktarda tarım ve ilkel sanayi mallarını ihraç eden bir ülkenin küreselleştiğini iddia edebilmek nedenli doğrudur?


Öte yandan yetersiz ihracatı nedeniyle karşılaştığı dış açığı telafi edebilmek için gelişmiş ülkelerden borç alan ya da mevcut mülkiyet varlıklarını “özelleştirme” adı altında dışarıya satmak durumunda olan bir ülkenin küreselleştiğini iddia edebilmek mümkün müdür?

Ayrıca kendi kültürel değerlerini merkezi ülkelerin hayat tarzı ve düşünce sistemiyle ikame eden, bu bağlamda giyim kuşam, tüketim alışkanlıkları, eğlence şekli hatta konuştuğu dilini dahi kısman ya da tamamen gelişmiş ülkelerin diliyle değiştiren bir ülkenin küreselleştiği söylenebilir mi?


“Uluslararası standartlar” söylemiyle kendi merkezi karar alma organlarında yine Merkezi ülkelerin istekleri doğrultusunda karar alan ya da almak zorunda kalan, hatta değişik görüntü ve söylemlerle toprakları üzerinde yabancı askeri güç bulunduran bir ülkenin küreselleşme sürecinde küreselleşenler arasında olduğunu savunabilmek ne denli sağlıklı bir düşünce ürünüdür?


Görüldüğü üzere, yukarıdaki olaylara muhatap olan ülkelerin herhangi birinin, küreselleşme sürecinde küreselleşenler arasında yer aldığını söyleyebilmek mümkün değildir. Çünkü yukarıda zikredilen olaylara baktığımızda bir grup Merkezi ülkenin ekonomik, siyasi, kültürel ve askeri alanlardaki mevcut etkinlik sahasını genişletmelerine karşılık, diğer ülkelerin daraltmak zorunda kaldıkları görülmektedir.

Dünyada sıkça yaşanan bu olaylar, küreselleşenlerle, küreselleştirilenlerin ayırt dilmesi gerçeğini ortaya koymaktadır.


Küreselleşmenin Dünya üzerinde, her türlü hareketliliğin artmasına, ulaşım ve iletişim imkânlarının çoğalmasına, üretim ve tüketim kalıplarının uyumlaşmasına, kültürel değerlerin benzeşmesine, hatta yasal düzenlemelerin dahi aynileşmesine yol açarken, bütün bunların karşılıklı etkileşimden öte, tek taraflı bir yapısal dönüşüm olduğunu vurgulamak durumundayız. Diğer bir ifade ile sanayileşmiş ülkelere ait değerler, küre üzerindeki diğer toplumların da ortak değeriymiş gibi adeta pazarlanmaktadır.

Comments


Prof. Dr. Mehmet Karagül'ün Resmi Web Sitesidir
Planlayan: Mehmet Karagül
Optimize eden:  Yusuf Karagül
bottom of page