_edited.jpg)
.jpg)
Prof. Dr. Mehmet Karagül
Akil İnsan Üretir Aciz İnsan Tüketir

AHİLİK DÜŞÜNCESİNİN İKTİSADİ HAYATA BAKIŞI VE KAPİTALİST SİSTEMLE KARŞILAŞTIRILMASI
Yaşadığımız bu dünya için insanın temel gayesinin, sahip olduğu değerler çerçevesinde; güven, huzur ve refah içinde bir hayat sürdürebilmesi olduğu muhakkaktır. Böyle bir hayat tarzının sürdürülebilmesinde, iktisadi faaliyetlerin önemli bir yeri olduğundan şüphe yoktur. Çünkü insanın gerek bedenen, gerekse ruhen sahip olduğu değerlerle varlığını sürdürebilmesi, ancak emeğiyle üretebildikleri ölçüsünde mümkündür. Gerçekte insan için alın terinden öte bir şey yoktur. Ayrıca aklı ve zekâsıyla eşrefi mahlûkat olma şansına sahip olan insan, sahip olduğu bu yetilerini doğru bir biçimde kullanmak suretiyle, sahiplendiği değerler nispetinde de kıymet kazanmaktadır.
Bu manada milletlerin iktisadi hayatlarını ve sistemlerini sahip olduğu değerlerden ayrı düşünmek mümkün değildir. Emperyalist Batı’nın türetip, serbest rekabet ve iktisadi serbesttiyet gibi pozitif kavramlarla dünyaya dayattığı kapitalist iktisadi yaklaşım ile eşitlikçi söylemle türevi olan sosyalist iktisadi felsefenin her ikisinde de esasen emeğin ürünü olan servetin paylaşmı yerine, tam tersi güçlünün elinde biriktirmenin temel amaç edinildiği görülmektedir.
Her iki iktisadi sistem, birbirinin alternatifi gibi lanse edilse bile, aynı değerlerden beslendikleri için nihayetinde ortaya konan düşüncenin farklı olması mümkün değildir. Çünkü kapitalist sistem sermayenin, hep güçlüden yana olan özgürlükçü bir ortamda bireyde birikimini öngörürken, sosyalist sistem ise kontrolcü bir yapıyla bütün servetin devlet aygıtında toplanmasını öngörmektedir.
Ancak buna karşılık, bir dünya düzeni kurmayı hedefleyen, İslam inancının ürettiği kültürün, pratik hayatta başarıyla uygulanışına güzel bir örnek olan Ahilik Teşkilatı, öncelikle iyi bir insan modelini ve bundan müteşekkil olacak olan mükemmel bir toplumu hedeflemiştir. Bu seçkin düşüncenin hedeflediği model insanı; içinde yaşadığı toplumla uyumlu ve ona karşı sorumluluklarının bilincinde olan, dini ve dünyevi ilimlerle donanımlı, ahlaki konularda en ufak bir zafiyeti bulunmayan, faal bir hayat anlayışı ile sürekli üretken bir faaliyet içinde olan, bireyler olarak tanımlamak mümkündür.
Bir ahinin hiçbir şekilde sahip olmaması gereken ve aksinin ahilikten atılmasına yol açan kişisel ahlaki özellikleri şu şekilde sıralamak mümkündür: İçki içmek, zina yapmak, münafıklık, dedikodu, iftira etmek, gururlanmak, merhametsizlik, kıskançlıkta bulunmak, kin beslemek, sözünde durmamak, yalan söylemek, emanete hıyanet etmek, başkasının ayıbını örtmemek, cimrilik, miskinlik ve adam öldürmek.
Bugün yaşadığımız dünyada hayallerimizi dahi zorlayan böyle bir sosyal yapıyla Müslüman Türk Milleti’nin, sanki ikinci bir Asr-ı Saadet dönemi oluşturduğunu düşünebiliriz. Böylesi mükemmel insanların oluşturduğu Ahilik Teşkilatı’nın iktisadi hayat dâhil, ilgilendiği bütün konularda sadece çevresine faydalı olabilen insanın mutluluğu, huzuru ve refahı temel amaç edinilmiştir.